BAŞKA Bİ YER İZNİK ÇİNİ

Başka Bİ Yer ÇİNİ Atölyesİ'ne hoş geldİnİz

ÜRÜNLERİMİZ, el yapımı ve BİR EŞİ daha olmayan parçalardır.

Klasik İznik çini desenleri, İznik çini özelliklerini taşıyan modern desenler, günlük kullanıma uygun tasarlanan ürünlerimiz ile evlerinizde,iş yerlerinizde ve yaşam alanlarınızda kullanabilmek için Başka Bi'Yer Atölyesi'nde sizi de bekliyoruz

Hakkımızda

2005 yılının sonunda İznik'e geldim ve kişisel resim sergim için hazırlıklar yapıyordum. Galeri sahiplerim tarafından teşvik edilerek çini sanatıyla tanıştım. Bu benim için heyecan verici bir deneyimdi. Düşündüm ki bu desenleri günlük hayatımıza dahil ederek herkese tanıtabiliriz. Desenleri sadece çini üzerine değil, tekstil, ahşap gibi malzemeler üzerinde de uyguladım.

BAŞKA Bİ'YER fikriyle 2008 yılında doğdu. İsmimizde sanat ya da çini kelimesi yok. Bu desenleri araştırıp uygularken çininin temelini ve teorisini de öğrenmek gerektiğine karar verdim.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ'NDE 2 yıllık ön lisans eğitimini tamamladım. Bu kez çini malzemesinin hayatımızda sadece dekorasyon amacıyla değil, kullanım ve işlev açısından da yer alması gerektiğini düşündüm. Bu düşünce, dükkanımızın hedeflerini ve amaçlarını belirledi.

Buna katkı veren arkadaşlarla birçok teknik ve malzeme ekleyerek yola devam ediyoruz. Pandemiden beri kadromuza gençliğiyle ve yeni heyecanlarla katkı sağlayan Elif Nur ÖZBEK katıldı. Bu genç bakış açısıyla, modern hayata uygun ürünleri klasik İznik ve Türk desenleriyle birleştirerek yolumuza devam ediyoruz.

ÇİNİNİN TANIMI VE TARİHÇESİ

Çininin İznik’te başladığını söylemek doğru olmaz ama en parlak dönemini burada geçirdiği doğrudur.
BTürklerin Orta Asya’dan beri ulusal sanatlar arasında yer alan keramik işleri Selçuklular ve Osmanlılar’ zamanında Anadolu’ya özgü malzeme ve teknikler ile gelişmiştir.
Anadolu Türkçesinde ve Osmanlı kaynaklarında sırlı keramiklere SIRÇA , fayans ve sırlı kadrolara KAŞİ veya ÇİNİ , porselene FAĞFURİ denmiştir. Yapanlarada Kaşiger ,Çinici , Sırçacı denmiştir.
Çininin seramik,fayans ve porselenden farkı : 1- Hammadde : Çini çamurunun içinde Kil, Kaolen, Kuars ve Silis Kumu
2- Pişirme : Süresi ve derecesi
3- Sırlama Teknikleri
İznik’te Roma ve Bizans dönemindede keramikçilik mevcuttur.Sultan Çelebi Mehmet tahta geçince İranlı kaşi ustalarını İznik’e getirtip ilk çini ocakları / fırınları kurdurtmuştur.İlk dönem : 1413—1421 Sultan Çelebi Mehmet torunu Fatih Sultan Mehmet 1451—1481´dir. Bu devire sırlı tuğla devri yada “Turkuaz yılları” denir. Yeşil Cami ve Yeşil Türbe bu dönemin eserlerine örnektir.
14. ve 15. yüzyıl sonlarına değin “MİLET İŞİ” dönemi; en belirgin özelliği kırmızı hamurdan silip bezemeli ve tek renk sırlıdır. Anadolu Selçuklu keramik etkisi birizdir. Sır altı bezemeleri; kobalt mavisi,safı,yeşil,firuze veya beyaz renklerdir.
15. yüzyıl sonu ve 16. yüzyıl başı MAVİ BEYAZ DÖNEMİ: en belirgin özelliği kırmızı toprağın yerine ince ve beyaz kilin kullanılmasıdır. Bu dönemden sonra 1520´den 1550´ye kadar “HALİÇ İŞİ” ile parlar. “ŞAM İŞİ” daha ileri aşamadır. 16. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Henüz kırmızının keşfedilmediği bu ara dönemde kobalt,firuze,eflatun,patlıcan moru ve yeşilin tüm tonları kullanılmıştır.
En eski Osmanlı çinileri İznik’te Çandarlı Kara Halil Paşa’nın yaptırdığı Yeşil Camidir. Asıl parlak dönemi ise 14—17. yüzyıl arasıdır. Altın çağı ise 16. yüzyıldır.
Osmanlı çinilerini evrensel düzeyde üne ve değere ulaştıran özellikleri;
- [ ] Başta lale olmak üzere gül,sümbül,nar,nohut,selvi motifi ağırlıklı desenlerle,
- [ ] Sırlama tekniğinin mükemmelliğidir.

 KAYNAKÇA
-Osmanlı'da Zenaatten Sanata ( Necdet Sakaoğlu - Nuri Akbayar)
-Geleneksel Türk El Sanatları ( Metin Süzen )

İZNİK ÇİNİ DESEN İSİMLERİ VE ANLAMLARI

LALE-KARANFİL-GÜL-SÜMBÜL-SERVİ AĞACI GİBİ YARI ÜSLÜPLAŞTIRILMIŞ ÇİÇEKLER : Çini sanatının en yüksek ve olgun dönemi olan XVI. yüzyıl eserlerinde hemen hemen bütün bahçe çiçeklerini bulmak ve o müstesna kırmızısı ile lale , karanfil, gülü seyretmek mümkündür. XVI. yüzyıl Kanuni devrinde sarayın sernakkaşı Kara Memi tarafından bu üslubun ortaya çıkarıldığını biliyoruz.Bu dönemde bahçe çiçekleriyle beraber, bahar dalları ve servi ağacı da çok sık karşılaştığımız motiflerdendir.

HATAYİ : Muhtelif çiçeklerin dikine kesitinin ,anatomik çizgilerinin üslüplaştırılmasıyla ortaya çıkan şekildir.  

PENÇ: Hatayi grubundan penç ismiyle bilinen bu motifler, bitki kaynaklı olup herhangi bir çiçeğin kuşbakışı görüntüsünün stilize edilerek çizilmesiyle elde edilmiştir.Basit penç ; adından da anlaşılacağı gibi 5 yapraklı olur  

GONCAGÜL: Tam açılmamış bir çiçeğin boyuna kesitinin tezhip üslubuna çekilmiş halidir.  

SİMURG: Osmanlılar’ın Anka veya Zümrüdü Anka dedikleri Simurg “devlet kuşu“ olarakta bilinir. Kafdağı'nın arkasında yaşadığına inanılan bu kuş ,iri gövdeli ,son derece renkli ve ihtişamlı kuyruğa sahip, kuvvetli bir yaratık şeklinde tasvir edilmiştir. Ejder ile mücadele edecek kadar yırtıcı ve güçlü olarak kabul edilir.Simurg mana olarak Farsçada otuz ve kuş “si-murg”kerimesinden meydana gelmiştir ki, bu da otuz ayrı kuşun özelliklerini üzerinde taşıdığına işarettir.İnsan gibi konuşma kabiliyetine sahip olan simurg'un güneş ve ateşten yaratılmış olduğuna inanılır.Son derece renkli ve süslü bir kuş olan Simurg'un yeşil renk olduğu farzedilerek Zümrüdü Anka denmiştir.  

BULUT (ÇİN BULUTU): Türk tezyini sanatlarında önemli bi yer işgal eden bulut motifinin çıkış yeri olarak Çin gösterilir.Türkler ise her konuda olduğu gibi sanattada gerçekçi davranmışlar ve ilham kaynağı olarak hayran kaldıkları sevdikleri tabiatı seçmişlerdir. Bu sebeple ister Çin’den alınmış olsun ister bizzat kendileri çizmiş olsun gerek kullanım tarzı gerek çizim şekilleri itibariyle Türklerden bulutun çıkış noktası tabiattır.  

ÇİNTEMANİ: Üçgen şeklini hatırlatan, ikisi altta biri üstte üç yuvarlak ve iki dalgalı çizgiden meydana gelir.Osmanlı sanatkarları bu motifi güç, kuvvet ve saltanat sembolü olarak kabul etmişlerdir.Üç yuvarlak pars postundaki beneklere iki dalgalı çizgi ise kaplan postuna benzetilmiştir.  

MÜNHANİ: Kelime manası “eğri” demek olan münhani XIII. ve XIV. yüzyıla kadar Rumi motifiyle tam bir beraberlik gösterir.Münhani tezyinatta kenar suyu veya müstakil desen olarak kullanılır.Bunlar simetrik olduğu gibi aynı şeklin tekrarından meydana gelmiş yürüyen desenler de olabilir.  

RUMİ: Rumi’ni Uygur Türklerinden gelme bir motif olduğu, ince hesap ve kurallar çerçevesinde çizildiği görülür.Rumi’ni kelime manası “ANADOLUYA AİT “ demektir.XV. ve XVI. yüzyıllarında en gelişmiş haldedir.Çizilişine göre birçok çeşidi vardır.  

ULAMA DESENLER: Ulama kelimesi birbirine bağlı devam eden anlamına gelmektedir.Klasik ismi ile ulama, yakın tarihimizde batı dillerinden alınan ismi ile raport denilen bu desenlerin, en belirleyici özelliği her yönde istenildiği kadar genişleme kabiliyetine sahip oluşudur.Daha çok, geniş alanları bezemek için kullanılan bu desenlerin nihayetsiz genişleme özelliği başlama ve bitiş noktalarını ele vermez.  

ŞAHMARAN: Camsab ve arkadaşları birlikte bir kuyu bulurlar içi ağzına kadar bal doludur. Aşağıya inip arkadaşlarına balı yukarı çıkarmasına yardım edince onların aç gözlülükleri yüzünden kuyuda bırakılır. Küçük bir ışık görür o delikten geçince dünyanın en güzel çiçekleri ve yeri olan Şahmaran’ın evine girmiştir. Etrafı yılanlarla kaplı olduğu halde Şahmaran “ Sen bizim misafirimizsin sana zarar vermeyiz” demiştir hikayesini uzun uzun anlattıktan sonra onun yanında yıllar boyunca yaşamıştır. Ailesini özleyen Camsab, Şahmaran’a yalvarıp ailesinin yanına dönmek istediğini söyler izin ister bir şartı vardır hiçbir zaman hamama girmeyip kimseye de yerini söylemeyecekti kabul edip kuyudan ayrılır. Yıllar geçer ve kral hastalanır çaresinin şahmaran’nın etinde saklı olduğunu söyler herkes zorla hamama götürülür buraya girdiği zaman vücudu pullarla kaplandığı görülür. Yapılan işkenceler sonucu dayanamayıp Şahmaran’ın yaşadığı yeri gösterir. Şahmaran insanlara güvenilmeyeceğini bir kez daha öğrenmiş olur ama çare yok son bir iyilik yapmak ister toprak çanakta pişirildiğinde ilk suyu zehirli olduğunu onun kendisinin içmemesini söyler etinin de krala yedirirse iyileşecektir. Camsab’ta dediği gibi yapar ilk suyu Vezire içirir ve zehirlendirir etini de krala yedirdikten sonra iyileşir. Camsab vezir olarak kral’ın yanında bir ömür yaşar.

FATMA ANA ELİ: Fatma, helvayı kavururken, eşi Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görünce, pişen helvaya elini daldırıyor ancak hiç bir şey olmuyor ve helvayı böyle kavurmayı devam ediyor. O günden sonra Hz. Fatma'nın elinin kutsallığına, gücüne, yenilmezliğine, her güçlüğün adeta onun eliyle aşılacağına inanılıyor.  

KIZ KULESİ GALATA KULESİ AŞKI: Kız Kulesi ise MÖ 5. Yüzyıl’da Yunanlılar tarafından yapılmıştır. Bütün aşıkların yıllarca oturup Salacak Sahili’nden Kız Kulesi’ni izlemesine sebep olmuştur. Kız Kulesi de aşıkları izledikçe kendi yalnızlığını hissetmiştir git gide…
Bir gün karşısında Galata Kulesi yükselmiş tüm büyüleyici duruşuyla… Tahminlere göre 507 yılında Roma’lılar tarafından yapılmıştı. İşte o an Kız Kulesi ve Galata Kulesi tüm İstanbul huzurunda birbirlerine aşık olmuşlar. Fakat araya giren koskoca İstanbul Boğazı, imkansızlaştırmış aşklarını.
İmkansız aşk karşısında günden güne eriyip soluyormuş Kız Kulesi. Galata Kulesi ise Kız Kulesi’ni böyle gördükçe kahroluyormuş ve duygularını duyurabilmek amacıyla mektuplar, şiirler yazıyormuş. Günlerden bir gün, Ahmet Çelebi çıkıvermiş Galata Kulesi’nin tepesine. Amacı oradan Üsküdar’a uçmakmış. Galata Kulesi, Ahmet Çelebi’ye uçmadan önce tüm aşkını dile getirmiş ve yazdığı mektupları vermiş. Hezarfen Çelebi dayanamamış bu aşkın çaresizliğine, almış mektupları ve atlamış Galata Kulesi’nden.
Rüzgar o kadar kuvvetliymiş ki mektuplar dağılmış Boğaz’ın dört bir yanına. Yine de Kız Kulesi anlamış, Galata Kulesi’nin ona ne kadar aşık olduğunu ve martılarla birlikte şarkılar söyleyerek dile getirmiş aşkını. İmkansız olan aşk artık karşılığını bir şekilde gördüğü için iki kulede parlamış İstanbul’da günden güne…
İşte bu efsanevi aşk nesilden nesile ve İstanbul’a ilham kaynağı olmuş.
İstanbul deyince aklıma kuleler gelir. Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır. Ama şu Kızkulesinin aklı olsa, Galata kulesine varır.Bir sürü çocukları olur.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu  

KAYNAKÇA  
-Türk Tezyini Sanatlarında Motifler ( Dr.İnci A. Birol - Prof.Dr. Çiçek Derman)
 -Türk Tezyini Sanatlarında Desen Tasarımı Çizim Tekniği Çeşitleri (İnci A. Birol)

Kategoriler

1-Desenlere Göre
2- Malzemesine Göre
3- Kullanım Amacına Göre

1 - Desenlere Göre


- Minyatür ve Gravürler
- Klasik Desenler: 1480-1520 Klasik İznik Deseni Mavi Beyaz Dönemi, Baba Nakkai, Milet İşi, Şam İşi, Hatai, Gece Bahçesi, Çintemani, Hayat Ağacı, Çin Bulutu, Rumi, Kalyon, Haliç, Lale, Karanfil, 16.YY Desenleri, Selçuklu Deseni
- Desen Tasarım: Portakal Ağacı Deseni, Nar Ağacı Deseni, Özel Tasarım, Karanfil Deseni, Kareli Narlı Portakallı Desen, Özel Tasarım Çiçek Desenleri, Geometrik Desenler, Özel Tasarım Çiçek Baskılar

2 - Malzemesine Göre


- Çini
- Seramik
- Ahşap
- Tekstil
- Metal
- Cam

3 - Kullanım Amacına Göre


- Yemek Takımları ( Kahvaltı Tabakları, Yemek Tabakları, Pasta Tabakları )
- Servis ve Sunum Ürünleri
- Kaseler ( Salata Kasesi, Çorba Kasesi, Sunum Kaseleri, Çerezlik )
- Fincanlar - Kahve Sunumları ( Fincan, Espresso Fincanı,V60, Fincan Kahve Tepsisi)
- Banyo Takımları  ( Diş Fırçalık, Sabunluk, Keçe Sabun)
- Çok Amaçlı Kavanozlar
- Yağ Şişeleri ( Çini Yağ Şişesi, Seramik Yağ Şişesi, Cam Yağ Şişesi )
- Sürahi - Demlikler
- Vazolar
- Saksılar
- Tütsülük ve Buhardanlıklar
- Dekoratif Objeler
- Abajur - Avize
- Mumluk
- Dekoratif Duvar Süsleri ( Çini Duvar Süsleri, Seramik Duvar Süsleri, Akrilik Duvar Süsleri, Ahşap Duvar Süsleri, Keçe Duvar Süsleri )
- Tablolar
- Ayna
- Duvar Tabakları
- Bardak Altlıkları
- Yastıklar
- Masa Örtüleri - Runnerlar
- Çantalar ( Postacı Çantası, Omuz Çantası, Abiye Çanta, Clutch )
- Giysiler ( Bluz, Hırka, Yelek, Etek, Elbise, Şalvar, Panço, Şal )
- Takı Standı

Tamamen El Yapımı ve Bir Eşi Olmayan Ürünlerimize Aşağıdaki Online Satış Mağazalarımızdan Ulaşabilirsiniz.


Atölyemizde Bulunan veya Özel Siparişleriniz İçin İletişim Sayfasından Bize Ulaşabilirsiniz